Evet bu konuda da bazı programlardan duyduklarımı biraz da araştırma ile bir araya getirdim.
İlk olarak UHT ne demek: Ultra High Temperature anlamına geliyor, süt 5 saniye kadar 140 derece sıcaklıktağa çıkartılıyor, sonra hızlı bir soğuma ile paketleniyor. İçinde hiçbir canlı bakteri kalmıyor, normalde süt çok aktif bir ortam, ama ölü bir denize dönüşüyor.
Faydası: Raf ömrü. Tabi bunun kime fayda sağladığı açık :) Bana ne raf ömründen, kısa sürede bozulcaksa lazım olduğunda 1 şişe alırım olur biter. Ama tabi marketler zarar edecek bu işten. Faydalarına değinmişken, objektif olmak adına, süt şirketlerinin Türkiye derneği ne demiş bir bakalım önce:
'UHT tekniği ile üretilen sütlere uygulanan bu ısıl işlemlerin aksine sokak sütlerine evde uygulanan geleneksel kaynatma işleminde sütün içerisindeki mikroorganizmalar tam olarak yok edilemediği gibi sütün içerisindeki besin değerleri de kayba uğramaktadır'' dedi.
Homojenizasyonun, ''süt içerisinde bulunan yağ damlacıklarının sütün her tarafına homojen bir şekilde dağılmasını sağlamak ve üst yüzeyde toplanmasını engellemek'' amacıyla uygulandığını kaydeden yetkilier, homojenizasyon işlemi ile süt yağının homojen dağılımının sağlandığını, süt yağ globüllerinin daha küçük parçalara bölünmesiyle süt yağının sindiriminin kolaylaştırıldığını bildirdi.
Ah canlarım, bizi de düşünürlermiş, sindirimi kolay olması için çok çalışmışlar anlaşılan :)
Sanırım tek faydası "
Mycobacterium paratuberculosis" denen bakteriyi öldürmesi, bu bakteri normal pastorizasyonda ölmemiş olarak kalıbiliyormuş. (
http://crohn.ie/why-you-should-switch-to-uht-milk/)
Şimdi de zararlarına bakarsak:
- UHT işlemi neticesinde yok olan vitamin. Tamam kaynatınca da C vitamini yok oluyormuş ama sütte tüm alfabe vitaminleri var nerdeyse.
- Bazı profesorlerin ve amerikada araştırmaların belirttiği üzere, sütün içindeki protein yapısı ısı yüzünden deforme oluyormuş ve sindirimden sonra kan içine girdiğinde, bağışıklık sistemi tarafından tanımlanamaz madde olarak algılanıp yok ediliyormuş. Böyle bir işlemde ileride kendi sistemlerimize saldırı temelli hastalıkların başlangıcı olabilirmiş. Aynı zamanda vücut bu süt ile uğraştığı için, büyüme işine harcanan enerji bu saçma iş için harcanmış oluyormuş (http://www.foodrenegade.com/just-say-no-to-uht-milk/). Sanırım UHT sütün en büyük zararı bu, şirketlerin genelde kaçındığı bir konuymuş ve beyin içinde bu bozuk proteinler hasara yol açacak kadar tehlikeliymiş deniyor (http://www.authorpalace.com/health/uht-milk-revealed-as-biggest-dietary-cause-of-brain-disease.html). Bu yüzden bu maddeyi bold yaptım.
- Amerikada ilk çıktığında bu sütlerde aşırı pişmiş içecek tadı varmış, sanırım kaynamış su tadı gibi iğrenç bir tad. Ama amerikalı ticaret/bilim adamları bu tadı değiştirmek için pek çok kimyasallar kullanmışlar ve sonunda ideal tadı bulmuşlar. Yani içtiğimiz hiç bir işe yaramayan sıvının içinde süt tadı veren tadlandırıcı var! (http://jds.fass.org/cgi/content/full/88/12/4172#VALERO-ETAL-2001)
- Bu sütler aynı zamanda, zaten sizin de farkettiğiniz gibi, soğuk ortamda durmaya ihtiyaç duymuyorlar. İlk çıktığı 90lı yıllarda, insanlar buzdolabından süt almaya alışkın olduklarından, bu ürünler marketlerin buz dolaplarında sergilenmiş, sanki tazeymiş, bozulabilirmiş gibi. Bu süt buzdolabına ihtiyaç duymayan tek süttür. (http://idosi.org/wjdfs/wjdfs2(2)/2.pdf) Dosyanın sonlarına doğru UHT sütün avantajlarını görceksiniz, dediklerinden biri safe to drink, yani sonuçta ölmezsiniz :) diğer faydaları, çok uzak mesafelere taşınması (kamyoncuların yüzlerindeki gülümsemeyi görüyorum), buzdolabına ihtiyaç duyulmaması (depo sahiplerine müjdeli haber).
- Bu sütten yoğurt yapılamaz zaten denemişseniz görürsünüz, ölü bir denizde yosun bile oluşmaması gibi.
Peki o zaman ne alıcaz, aşağıda ingilizce bir yazı var bi göz atın derim, bulursanız çiğ süt alıp kaynatın yada doktorlar süt ürünlerini tavsiye ediyor, peynir, kefir gibi. Kalsiyum ihtiyacınızı da rokadan alabilirsiniz, gayet zengin kalsiyum açısından. Zaten sütten alınan kalsiyum, sütteki fosfor oranı yüzünden tam emilemiyormuş :)
BEST CHOICE: Raw, non-homogenized whole milk from grass-fed cows producing milk high in A2 beta casein and relatively low in A1 beta casein — that means milk from Jerseys, Guernseys, and other traditional cattle breeds rather than newer Holsteins. Raw, non-homogenized goat’s milk, sheep’s milk, and yak’s milk only contains A2 beta casein, so you could make a great argument for giving raw goat’s milk preference over raw cow’s milk if you can find it.
SECOND: Raw, non-homogenized whole milk from other grass-fed cows.
THIRD: Lightly-pastuerized, non-homogenized whole milk from grass-fed cows.
FOURTH: Lightly-pastuerized, homogenized whole milk from grass-fed cows.