19 Ocak 2015 Pazartesi

No sugar challange.

Evet uzun zaman oldu.
Artik daha degisik bir adim adim alistirma yapiyorum.
Tekrar spora basladim: Crossfit.

Plan su sekilde:
3 hafta: sifir seker diyet: Tek ana kural seker kullanmamak, makarna, alkol, pilav, patates de dahil
1 gun tatil: istedigini ye ic.
3 hafta: sifir seker + gunluk 20 dakika spor + saat 20:00 den sonra yemek yok: aynen yazildigi gibi.

Simdilik bu 2 challenge icindeyim, facebookdanda yayinliyorum:

https://www.facebook.com/groups/772320936171204/

30 Ocak 2012 Pazartesi

Belcika'da Omega-3 zengini yumurta

Denedigim onlarca markadan sonra (Delhizin bio urunleri, farkli yumurta markalari, uzerlerinde serbest dolasiyor yazan karfur market urunleri) aradigimi buldum.

http://www.columbus-egg.be

Her markette bulunan bir urun, en azindan colruytda gordum en son. Normalde 10lu paket yumurtalar, bio olani da 1 kusur euro olsada, bu yumurta, 3 euronun ustunde. Yalniz paket icindeki kapakta, omega-3 ve omega-6 orani yazan tek yumurta (1:1), ve web sitesinde aciklanan bilgilerde tatmin edici. Gunde 2 yumurta tuketecekseniz, bu yumurtayi tavsiye ederim. Tavuga diyet uygulamislar, cunku tavuk yesillik yemez ise, yumurtasinda omega-3 olusmuyor, ve bosuna o yumurtayi mideye indiriyoruz. Ayrica D vitamini de onemli.

30 Aralık 2011 Cuma

1 gün kaçak = 3 gün

Denklem şöyle, 1 gün biraz fazla yiyip öğlen akşam kaçırdıysanız, sonraki 2 gün eski düzende devam ettiğinizde, tekrar başa dönmüş oluyorsunuz. Yani 1 günlük kaçırma, toplamda 3 güne maal oluyor. Bende salı günü biraz fazla kaçırmışım:
* Sabah karatay kahvaltısı
* öğlen kıymalı pide (etli ekmek), salata, az pide içine ceviz, tulum peynir, ayran
* akşam 40 dakika spor
* Balık ızgara ve yağda kızartma, bol salata, 3 bira, çerez ve viski
Son iki gündür eski düzende devam ederek ancak salı gününü temizlemiş oldum, şimdi yine aynı yerdeyim :) En azından 1=3 kuralı ile, ileride de arada kaçamak yapmak mümkün, çok abartmamak kaydıyla. Tabi bi de yılbaşı var :)


Persembe aksam yemegi

Aşağıda da görüleceği üzere sağlıklı da olsa biraz bol olmuş :) 2 pirzola, biraz(!) balık, salata, pırasa ve çakma yoğurt (sanayi yoğurdu)


28 Aralık 2011 Çarşamba

Sali, çarşamba kahvaltıları

Karatay kahvaltılarının resimlerini koymaya devam ediyorum. Bugün sabah acelem vardı o yüzden hızlı olsun diye peynirli omlet yaptım, sağdaki salı günü, soldaki çarşamba.

27 Aralık 2011 Salı

UHT süt gerçeği

Evet bu konuda da bazı programlardan duyduklarımı biraz da araştırma ile bir araya getirdim.

İlk olarak UHT ne demek: Ultra High Temperature anlamına geliyor, süt 5 saniye kadar 140 derece sıcaklıktağa çıkartılıyor, sonra hızlı bir soğuma ile paketleniyor. İçinde hiçbir canlı bakteri kalmıyor, normalde süt çok aktif bir ortam, ama ölü bir denize dönüşüyor.

Faydası: Raf ömrü. Tabi bunun kime fayda sağladığı açık :) Bana ne raf ömründen, kısa sürede bozulcaksa lazım olduğunda 1 şişe alırım olur biter. Ama tabi marketler zarar edecek bu işten. Faydalarına değinmişken, objektif olmak adına, süt şirketlerinin Türkiye derneği ne demiş bir bakalım önce:
'UHT tekniği ile üretilen sütlere uygulanan bu ısıl işlemlerin aksine sokak sütlerine evde uygulanan geleneksel kaynatma işleminde sütün içerisindeki mikroorganizmalar tam olarak yok edilemediği gibi sütün içerisindeki besin değerleri de kayba uğramaktadır'' dedi.
Homojenizasyonun, ''süt içerisinde bulunan yağ damlacıklarının sütün her tarafına homojen bir şekilde dağılmasını sağlamak ve üst yüzeyde toplanmasını engellemek'' amacıyla uygulandığını kaydeden yetkilier, homojenizasyon işlemi ile süt yağının homojen dağılımının sağlandığını, süt yağ globüllerinin daha küçük parçalara bölünmesiyle süt yağının sindiriminin kolaylaştırıldığını bildirdi.
Ah canlarım, bizi de düşünürlermiş, sindirimi kolay olması için çok çalışmışlar anlaşılan :)
Sanırım tek faydası "Mycobacterium paratuberculosis" denen bakteriyi öldürmesi, bu bakteri normal pastorizasyonda ölmemiş olarak kalıbiliyormuş. (http://crohn.ie/why-you-should-switch-to-uht-milk/)


Şimdi de zararlarına bakarsak:
  • UHT işlemi neticesinde yok olan vitamin. Tamam kaynatınca da C vitamini yok oluyormuş ama sütte tüm alfabe vitaminleri var nerdeyse.
  • Bazı profesorlerin ve amerikada araştırmaların belirttiği üzere, sütün içindeki protein yapısı ısı yüzünden deforme oluyormuş ve sindirimden sonra kan içine girdiğinde, bağışıklık sistemi tarafından tanımlanamaz madde olarak algılanıp yok ediliyormuş. Böyle bir işlemde ileride kendi sistemlerimize saldırı temelli hastalıkların başlangıcı olabilirmiş. Aynı zamanda vücut bu süt ile uğraştığı için, büyüme işine harcanan enerji bu saçma iş için harcanmış oluyormuş (http://www.foodrenegade.com/just-say-no-to-uht-milk/). Sanırım UHT sütün en büyük zararı bu, şirketlerin genelde kaçındığı bir konuymuş ve beyin içinde bu bozuk proteinler hasara yol açacak kadar tehlikeliymiş deniyor (http://www.authorpalace.com/health/uht-milk-revealed-as-biggest-dietary-cause-of-brain-disease.html). Bu yüzden bu maddeyi bold yaptım.
  • Amerikada ilk çıktığında bu sütlerde aşırı pişmiş içecek tadı varmış, sanırım kaynamış su tadı gibi iğrenç bir tad. Ama amerikalı ticaret/bilim adamları bu tadı değiştirmek için pek çok kimyasallar kullanmışlar ve sonunda ideal tadı bulmuşlar. Yani içtiğimiz hiç bir işe yaramayan sıvının içinde süt tadı veren tadlandırıcı var! (http://jds.fass.org/cgi/content/full/88/12/4172#VALERO-ETAL-2001)
  • Bu sütler aynı zamanda, zaten sizin de farkettiğiniz gibi, soğuk ortamda durmaya ihtiyaç duymuyorlar. İlk çıktığı 90lı yıllarda, insanlar buzdolabından süt almaya alışkın olduklarından, bu ürünler marketlerin buz dolaplarında sergilenmiş, sanki tazeymiş, bozulabilirmiş gibi. Bu süt buzdolabına ihtiyaç duymayan tek süttür. (http://idosi.org/wjdfs/wjdfs2(2)/2.pdf) Dosyanın sonlarına doğru UHT sütün avantajlarını görceksiniz, dediklerinden biri safe to drink, yani sonuçta ölmezsiniz :) diğer faydaları, çok uzak mesafelere taşınması (kamyoncuların yüzlerindeki gülümsemeyi görüyorum), buzdolabına ihtiyaç duyulmaması (depo sahiplerine müjdeli haber).
  • Bu sütten yoğurt yapılamaz zaten denemişseniz görürsünüz, ölü bir denizde yosun bile oluşmaması gibi.
Peki o zaman ne alıcaz, aşağıda ingilizce bir yazı var bi göz atın derim, bulursanız çiğ süt alıp kaynatın yada doktorlar süt ürünlerini tavsiye ediyor, peynir, kefir gibi. Kalsiyum ihtiyacınızı da rokadan alabilirsiniz, gayet zengin kalsiyum açısından. Zaten sütten alınan kalsiyum, sütteki fosfor oranı yüzünden tam emilemiyormuş :)

BEST CHOICE: Raw, non-homogenized whole milk from grass-fed cows producing milk high in A2 beta casein and relatively low in A1 beta casein — that means milk from Jerseys, Guernseys, and other traditional cattle breeds rather than newer Holsteins. Raw, non-homogenized goat’s milk, sheep’s milk, and yak’s milk only contains A2 beta casein, so you could make a great argument for giving raw goat’s milk preference over raw cow’s milk if you can find it.
SECOND: Raw, non-homogenized whole milk from other grass-fed cows.
THIRD: Lightly-pastuerized, non-homogenized whole milk from grass-fed cows.
FOURTH: Lightly-pastuerized, homogenized whole milk from grass-fed cows.



Karatay ile bir Pazartesi günü (resimli roman)

Bugün fotoğrafları çektim, hemen geçiyoruz, kahvaltı:


Zeytin, peynir, yumurta, bir bardak ceviz ve fındık, bir de gün kurusu (gölgede kurutulmuş) kayısı. Yeşil çay içinde taze nane var. Bu kuru kayısı zaten çok tatlı şerbet gibi, tatlı ihtiyacını karşılıyor.

Öğle yemeği çorba salata geçti, et yoktu, sonrasında 1 avuç kabuklu fıstık.

Bu arada hep su var masada:
Bu arada bu bilgisayar PC ama ben mac klavye ve mouse kullanıyorum :) Çok ergonomik.

Akşam yemeğimiz de budur:
Burda balık var ızgara, salata olarak roka, biber, domates, doğranmış turp, keten tohumu, bol zeytinyağı ve limon. Bir de görüldüğü üzere helva var :)

Bir de 40 dakika küreğimi çektim.

E bunla doymayanda yapmasın kardeşim sağlıklı yaşam falan, Alla Alla > : (